13 Nisan 2010 Salı

Hayat Budur.

Hayat diye birşey yok aslında..
Anlamını yükleyeni, onu "hayat" yapanı, bizizdir..
İçini doldurmak, acı tecrübelerin deneyimleri ile..
Yürek burkan hatıraların ağırlıkları ile doldurmak,
sevgiyi hafifletip unutmak,
unutulmak..
Hayat bu kadar basittir hayatım..
Küçük bir mavi gözlü çocuk gibidir..
Avuçları terlidir, sen tutarsın, büyütürsün,
zamanı gelince, seni bırakır..
Sen ebedi uykuna yatarsın..
Bu kadar!..

Özlemim

Özlem dedin ya, özlediğim gelir aklıma da, sıkılırım ince ince.
Severken bile dokunası gelir insanın ya, hasrete dokunurum nefesimle.
Ney sesi, ince nefesi, al ruhum.. Karanlık şafağım.. Tan kızıllığım..
Seni neyle özleyim ya, ben bunca yanarken her zerremle..

Verilmemiş Mektup

Satır araları sensizliğimdir.
Her ne kadar yalın olmaya gayret etsem de, sen yine süslü anka kuşumdun...

Uzanamamak belki, ya da bir hasret gibi büyütmek içinde.. Anlamsız diziler gibi akıyor önümde aşkın tarifleri. Unutmuştum.
Dedim ya güzel gözlüm, sen benim süslü anka kuşumdun.. Ne de güzel oldum..

Kelimelerin cabbar yanı, öyle ki kolay geliyor mesafelerde gidişi..
Tenin tenime değmese bile, özlemi değiyor, her telinde nefesime.. Çello sesi, ince, titiz, harmonik.
Notalarımın katili, can parem, nedir bu bende ki delilik? Sataşıyorum, her cevahir sevda türküsüne..
İçinde sen yoksan, dedim ya anka kuşumdun, siktir et gerisini..

Şavkı böyle yan yana dizilmiş katar yüküyle, anlatımsız boşluklar var bir bir içimde.. Yarlara dayandım, karanlıkta ağladım. Aradım, güldüm, sustum, uyudum. Anka kuşumdun, küllerine kül olduğum..

Şehirler, yollar ne kadar aptal bugün.. Ya o farkındalıksız insanlar? Yalın olup sevmek nedir bilir mi limandaki martılar? Açlığının derdine düşmüşken böyle hoyrat çığlıklarında. Bir boğaz anlardı, ya da belki kız kulesiydin ömrümde..

Dedim ya, sen süslü anka kuşumdun. Uzakta doğdun, uzakta büyüdün, yüreğimde kül oldun..

Küllerine kül oldum, bir yürek yeniden doğdum. Yekpare ha! Siktir et gerisini..

Sevdik ya hani..

Acımız Kaldı Usulca

Her akşam ki dinginlik vardı yüzünde,
Her akşam ki karanlık gece..

Yalın sözler ve içi sitem dolu yarınlar.
Neler getiriyor farkındayız, sarılıyoruz usulca..

Ah, dünya demek ve bir içim rüzgara uzanmak.
Bakışlarını dikip gökyüzüne de,
"Bak dünya ne kadar büyükmüş.."
Diyebilmek..

Budur belki bizi insan eyleyen, amansız zaman önünde.
Budur belki, insanlığımızı hissettiren..

Bir avuç çimene serilip,
Yavan bir bakışla gökyüzünü seyretmek.
Lodos, yüzünü yalarken, öylece titremek,
ama rahatça, ama usulca, korkmadan..

Ne diyorduk?
Sevdaları düşünmek gibi,
içli içli çekinip "Oh" diyebilmek.

Amma ve lakin geçmişten bugüne,
Acımız kaldı..
Bizi adam eden, bizi çocuk eyleyen..