11 Ekim 2008 Cumartesi

sevmek mi diyorsun...

seni seviyorum demek mi yaşarken seni peki o zaman...
seni sevdim hemde çok
seni düşünürken sevdim
yüreğim yandığında sevdim
uzaklara gittiğinde sevdim
beni terk ettiğinde sevdim
yanımdayken sevdim
yemek yerken sevdim
televizyon izlerken sevdim
öperken hayalini seni çok sevdim
elimi ilk tuttuğunda çok sevdim
gözlerime baktığında çok sevdim
yürürken çok sevdim
nefes alırken çok sevdim
uyurken bile çok sevdim
düştüğümde çok sevdim
bileklerimden süzülürken kanım seni çok sevdim
koşarken çok sevdim
yorulup dinlendiğimde çok sevdim
okula giderken çok sevdim
okul çıkışı çok sevdim
buluştuğumuzda ayrı bi sevdim
birlikte uzanırken çimlere çok sevdim
zayıf not aldığımda çok sevdim
seni isterken çok sevdim
rüyalarımda seni çok sevdim
seni seviyorum dediğinde çok sevdim
git dediğinde çok sevdim
su içerken çok sevdim
yalnızken çok sevdim
otobüse bindiğimde çok sevdim
şiir yazarken çok sevdim
sana mektuplar yazıp veremediğimde çok sevdim
hasret çekerken sana çok sevdim
güldüğümde çok sevdim
güldüğünde daha çok sevdim
sarılırken çok sevdim
çalışırken çok sevdim
tartıştığımızda çok sevdim
evlenme teklifimi geri çevirdiğinde canım yansa da çok sevdim
sigara içerken çok sevdim
arkadaşlarımla konuşurken çok sevdim
boğulana kadar içerken çok sevdim
tanrıdan seni isterken çok sevdim
hastalandığımda çok sevdim
seni onunla el ele gördüğümde çok sevdim
seni aldattığımda çok sevdim
sustuğunda çok sevdim
konuşurkende çok sevdim
ağladığında çok sevdim
kahkahalarla dolu dolu güldüğünde çok sevdim
çaresizken çok sevdim
okulum bittiğinde çok sevdim
son mektubunu okurken çok sevdim
şarkı dinlerken çok sevdim
rüzgar eserken çok sevdim
güneş doğarken çok sevdim
güneş battığında bile çok sevdim
dünya dönerken çok sevdim
kar yağdığında çok sevdim
yağmur yağarken ayrı bi sevdim
ve
sen bunu okuyamayacaksın ama ben seni yine çok seviyorum
kıyamet kopana kadar da ÇOK SEVECEĞİM...

10 Ekim 2008 Cuma

Veremediğim Ayrılık Mektuplarım (6)

Geride Kalanlar Rüzgar ile Dağılıp Gitti..

Bu son mektubum sana.. Eline ulaşmıyacağını bildiğim son mektubum.. Bu nedenle kısa kesmek istiyorum..

Her nefes alışımda kısa geçen anlarımda, yokluğunun muhakemesini yapmaktan sıkıldım. Çünkü artık tamamen olmadığının farkına vardım. Ve bir daha olamayacağının da farkındayım.. Bu yüzden yüreğimi dağladım ve kapanan bu yara ile mazimde tatlı bir gülümseme olarak kaldın..

Artık sevgi sözcükleri de anlamsızlaştı..
Gidişini bile unuttum..
Seni unuttuğum gibi..
"Bitti.."

Mektup.

Kırık dökük hayallerim üstünde gözyaşlarım, zincir misali boğan yüreğimi senin acındı.. Üstüne birde soğuk ve yanlız yatağım, ne kadar alışılabilir ki, söyle.. Bu kirli paslı dünyaya..? Uçup giden balonunun ardından anlamsızca ağlayan bir velet gibi, mavi gözlerle bakarken gecelere, doğmayan dolunaya üzülürdüm.. Sensiz doğsa da lanet ederdim zaten.. Söyle nasıl alışılabilir ki bu kirli, paslı gecelere, sevişmemizin sıcaklığı hala bırakmamışken bedenimi? Üşüyen ellerimi senin yokluğunda koltuk altlarımda ısıtırım belki.. Ne sen yoksun artık, ne de senin sıcaklığın yatağımda..

9 Ekim 2008 Perşembe

Yangınım..

İnandığım tüm değer yargılarımı kaybetmeme yol açan sendin. Ne var ki seninle yeniden temellendi dünyam.. Lakin onca emek boşunamıydı ki terkedecek kadar yüzsüzleşebildin söyle..?


Unuturum aşkı zamanla..


Gözyaşlarımı da silerim


Zaten yanlız olan ben


Yaktığım gecelerime yanarım..


Soğuk esen rüzgarımla


Tekrar tekrar üşürüm..


Gecelerim olmadan,


Yaktığıma yanarım..

şiir gibi yaşarken seni...


gökyüzünde ararken gözlerini
içimde kopuyordu sevdanın yangınları
gitme sevgilim
yalnızlık korkutur beni
sisli karanlık o gecede
gitme sevgilim
cebimde sakladım sensizliği
avuçlarımda sıkıyorum
gitme sevgilim
öylesine yanarken içim
seni öylesine isterken
damarlarımda acımasızca dolaşırken
kanımla birlikte
gitme
yaşanmışlıklarımızla birlikte
ikimiz gidelim
uzak ülkemize
seninle...

dostuma...


dostluk muydu
sarıp sarmalamak düşünmeden
yada
bir ekmeği paylaşmak
bir bardak suyun yarısını ona sunmak
aynı yatakta uyuyabilmek
sohbetini özlemek
onsuz gezmeyi zehir zemberek bilmek
sevgiliden öte sevmek
ayrı düşünce gözyaşı dökmek
can deyince ilk onu bilmek
yada
ne bileyim
karanlıkta sarılmak ve anlatmak sevgiliyi
ömür boyu aynı yolda yürümek...
dostum seni seviyorum hemde koskocaman...

8 Ekim 2008 Çarşamba

senin kokundu kalan...


derin
bir
koku
kaldı
teninden
bana
ayrılıklar
şehrinde
dolaşırken
ve
uykusuz
geceler
yaralı
bileklerimden
süzülen
kanlarla
birlikte
akan
sevgin
ve
sensizlik
ve
öfkem
ve
acılarım
ve
ben
sadece
sensiz ben...

Gecesiz

Sorumsuz bir velet gibi geliyordu,


Döktüğüm gözyaşlarıma bile aldırmadan..


Kamburum çıkıyor, eziliyordum,


Ne geceler yaşadımda,


Sensiz olanı gibi olmadı asla..

Söylenmeyenler

derdest, bedbaht bir hayat.. ne kadar ki ardı sıra gelen talihsizlikler..


üzülecek bir durum yok aslında.. neticede tecrübe edinmek de var bir yerde..


Aslında üslubum arabesk gibi.


yanlız; sevdalarımı, hasretimi, sitemimi ve yanlızlığımı


arabesk anlatıyorsa neyleyim söyleyin!


kırılmaca, gücenmece yok! sert mizacım yadırganabilir, hatta kaba bulunabilir..


lakin insan sever bir formda kalmayı yeğliyorum.


çok sosyal olduğumda söylenemez..


kişi önce değerlerimi hakettiğini ispatlamalı..


yani bir nevi güven duyulmalı.


konuşurum. konuşulur.


binanaleyh dinlemekten feyz alırım.


dinlerim, irdelerim, tartışırım, katıştırırım..


belki iyi, belki değil; yardım etmeyi severim..


severim.. sevmek isterim.. ben böyleyim..

7 Ekim 2008 Salı

Yüreğimin Sahibine Sesleniyorum


hayat.jpgDiyorum çünkü; yüreğimin sahibi artık sensin. Kontrol senin ellerinde.


İstediğini yapabilirsin. Buna engel olamam..


Yazmak kolay geliyor.. Neden mi? Günışığı esir ediyor gözlerinde beni..


Sözler de sahipsiz kalıyor. Belki gecelerimde hayallerimle yenebiliyorum bu korkaklığı..


Korkaklık dedim çünkü; sadece senin karşında imlasızca titriyorum..


Belki de sevginin ağır yükü omuzlarımda olduğu için eziliyorum..


Bunu sana anlatmak o kadar zor ki..


Şehirlerden kaçıyorum, geride kalan ise yüreğim.. Onu ellerine bırakıyorum.


Uzaklardan sana sesleniyorum; "seni seviyorum".. Duyman önemli değil..


Kalbinin her attığı her an, inan ki benim sana biraz daha bağlanışımı anlatıyor..


Özlemek istiyorum. Özleyemiyorum, çünkü hayalin her an gözlerimin önünde..


Haykırmak istiyorum; İstanbul'a seni sevdiğimi; aşkının acı sesi boğuyor kelimelerimi..


Bir ben kalıyorum geride, gidenler sana geliyor. Yanlız bu beden yalancı..


Ruhum sana daima kurban..


Bunları sana sonsuz dağlardan haykırarak söylemek istiyorum ama, yüreğim engel oluyor..


İstisnasız kısılıyor sesim; sana olan heyecanımdan..


Çünkü ben seni seviyorum..


Ve istisnasız sevmekten çekinmiyorum..


Belki en iyi yapabildiğim şeyde sevmek..


Sadece Seni..

giderken susmak gerekiyor değil mi...


gül yapraklarına sarılmış yoncaydın sen
ömrüme akarken öylesine dökülmüş
şiir tadında bir masaldın
koynumda susarken
şehrin
kör karanlık ışıklarıyla dalga geçiştin sen sayfamda
öylesine bir gün olmalıydın
yalnızca bana ait
defalarca tekerrür etmeliydi
seninle öpüştüğümüz o an
kimseyi umursamadan
sarılmalarımız gibi olmalıydı ayrılığımızda
bir demet tebessümle son bulmalıydı
öyle sessiz sakin değil
çığlıklar atarak
kavgalı olmalıydı
ellerimden süzülürken kanım
sende akmalıydın içimden
parmak uçlarıma
parmak uçlarıma değmeliydi tenin
ürpermeliydin
gitmek gerekti bazen çok uzaklara
sen sevda türkülerinle gitmeliydin
ve
gittin sessizce
birşey söylemeden
öylece yarım kaldı bak yine
suskunum
hoşçakal...

6 Ekim 2008 Pazartesi

verilmemiş mektuplar... (3)

gel demek kadar zordu sana sevdiğimi söylemek. birgün sessizce kulağına fısıldamanın umuduyla yaşamak vardı en zor anları bile bunu düşünerek geride bırakmak sonsuza kadar seninle olmak vardı. kuşkusuz büyüktün benim için dünyayı fazlasıyla dolduracak kadar hemde. bir türlü anlatamadım sana bunu. dinlemeyi bilmedin, dinlediğinde ise hep gözlerimin içine baktın. ben titremekten ağzımı bile açamıyordum sen sessizce gülüp giderken yanımdan içimde kopan fırtınalar savuruyordu bütün vücuduma acımı. damarlarımdaki kanın gezindiğini hissedecek kadar sert darbelerle pompalanıyordu bedenimdeki kan. söyleyemedim sana seni seviyorum diyemedim. sustum öylece seni izledim saatlerce. sustum ve sen gittin...

yarım yamalak ben...

kırılgan yapraklarından süzülüyor hayat ey sevgilim
yarına koşarken
dökülen taşlarımı toplamak kadar eğlenceliydi nefes almak
ve
sana sarılmak kadar acıydı gidişin
öfkeliydin biliyorum
aldatmadım diyemem seni
aldattım seninle gizli gizli
hemde sen yanımdayken
aklımda yine sen vardın
aldattım seni hemde defalarca
ama
bir başka bedende tende değil
sen benimleyken
aklımda da seninle seviştim sadece
aldattım seni hemde defalarca
sen giderken
içimde kaldı bir parça silüetin
sustum sevgili
yalnızca sen kaldın
benden gitmeyecektin
yalnız sen beni terk etmeyecektin
yalnız sen gittin sevgilim
yarım yamalak bir ben
yalnızca ben...

günahlarımla gitmem gerek...

akan günahlarımın sıcaklığıyla
yanarken yüreğim
hayatımın
son noktasında dökülen
gözyaşlarımda temizlenecek belki
kirli yalanlarım
yıkılsın istanbul
yağan yağmurlarda sönsün
hayatımın
yarım kalan senleri
ve
benleri için asılan
bütün yalnızlıkların karanlığıyla
acırken nefesim
titreyen ellerimde kaybolsun
ölüme verdiğim sözlerim
sen yoksan eğer...

Veda Mektubu..

birgün gidersem bu şehirden aniden,


ne üzülürüm, ne de özlerim içimden..


arkamda bıraktıklarım; avunur, durur..


sadece ayrılık olur lafta kalır,


sevda yanlız kalır..


ağlarım, umutsuzum, belkide yalnızım..


ama senden ayrılır, koparım..


şehirlerin içinden geçerim giderim,


bir sen kalırın içimde, yüreğimin dibinde..


taşırım sevdanı, ağır bir yük gibi


azığım, katığım olur, susuzluk olur,


dökülürüm, koparım, gölgemi terkederim,


yine de isterim seni yanıma, yüreğime..


birgün yazabilirsem, yüreğime adını kazırım..


sensiz geçen günlerime.. adını okurum..


şehirlerin içinden geçerim, giderim..


bir sen kalır içimde, yüreğimin dibinde..