9 Temmuz 2009 Perşembe

Yalnız Başıma..

Yılların biriktirdiği yalnızlıklar..
Omuzlarım üstünde,
Eziliyorum..
Her dakika esenlikler diliyor,
Geçmişime, bana..
Hayat sahteleri ayırıyor,
İnsanlar ise saçma birer figüranlar..
Bir sigara daha yakıyorum..
Yaklaşan ölümümün verdiği keyif ile
izliyorum, bu oyunu, haz alarak..
Yalnız Başıma..

Unuturum..

Kısa kulplu bardağımı koydum,
Unuttum tren biletimi altında,
Unutmuşu oynadım,
Gelemezdim.
Bir sahte vardı orada,
Sahte dünyalara kayan vagonlar,
İçi gülücükler dolu,
Ama yalnız..
Sitemden..
Kalkmadım masamdan, oturdum..
Terkettim treni ve vagonlarını,
Sahte gülücükleri..
Unuttum hepsini,
Unutmuşu oynadım, hep seni..

Zamansız Ayrılıklar Şehri

içi binlerce ışık dolu.. binlerce ateşböceği..

Ne kadar yalansız, boş ve loş sokakları.. Gecenin saflığı ve aynı zamanda tehlikesi vardı yüzünde, öylece dağılmıştı.. Ağlıyordu zaman..
Git dediğin o zaman, anladım ne kadar güçlü olduğumu.. Kal..! Benimle Savaş..! Demek zor oldu. Her neyse..
Ektiğim gözyaşlarımı buduyorum bu zamanlar, ardından.. Ne de güzel kokar oldular, dokunamadığım tenin gibi..
İçi binlerce ışık dolu, yalansız, revansız, zamansız, ayrılıklar şehrinde, artık unutulan ve ağlayamayan bir onlar değil..
Bu curcunada, adımı kazıdım.. Bir ağaç gövdesine.. Senin adınsız..